Hristiyan Kutsal Kitabının Kanon'u nasıl belirlendi?



Kutsal Kitabın kanonu hakkında kısaca konuşmak istiyorum. Kanon, bugün bizim Kutsal Kitap olarak okuduğumuz metni oluşturan kitapların listesidir. Çünkü Kutsal Kitaba bu konudan saldıran veya bunu inanmamak için bir neden olarak kullanan çok fazla insan diyor ki;


"Biliyorsunuz orijinalde bir sürü kitap vardı ve belki de bazı insanlar gelip şu ve bu kitapları seçelim' deyip, bunları bir araya getirerek Kutsal Kitabı oluşturdular. Bu yüzden bir sürü eksik kitap var ve bu yüzden elimizdeki Kutsal Kitaba güvenemeyiz."


Ve bu tabii ki de doğru değil. Elimizdeki Kutsal Kitaba güvenebiliriz! Ama Kutsal Kitap kanon'unun nasıl şekillendiğini anlamamız önemlidir. Kanon kelimesi Grekçe literal olarak "kamış" anlamına gelen bir kelimeden gelir. Bataklıktan çıkan bu kamışı elde etmek ve kesmek çok kolaydı. Ve bunu ölçmede kullandılar. Yani kanon bir kamıştı ve kamış da ölçmede kullanıldı. Daha sonra kanon, standart ölçü anlamını aldı. Kutsal Metin kanonu, elimizdeki Kutsal Kitabı oluşturan kitapların standardıdır. Bu sayede "Kanon" kelimesini Kutsal Kitabın içerisinde bulunan resmi kitapların listesi için kullanıyoruz. Kanon'un nasıl şekillendiğini anlamamız önemlidir çünkü antik dünyada etrafta gezinen çok fazla kitap vardı. Ama rastgele bir kurulun bunları keyfine göre seçip bir araya getirdiği ve biz Hristiyanların, bunların Tanrı'nın sözü olduğuna dair aldatıldığı söylemi doğru değildir. Hadi kanon'un nasıl şekillendiği hakkında konuşalım çünkü Kutsal Kitap bir araya getirildiğinde Tanrı'nın adamları ve kadınları, kitapları bir araya getirdiğinde aslında onları bağladılar. Uzmanlar bunu Codex olarak adlandırır. Biliyorsunuz kitap formundan önce veya uzmanların deyimiyle Codex olmadan önce elimizde sadece tomarlar olarak vardır. Eğer elinizde "Kutsal Kitap" olmasını istiyorsanız elinizde büyük bir çuvalla tüm bu tomarları tutmanız gerekiyordu. Mesela elinizde Yaratılış için ayrı, Mısır'dan Çıkış için ayrı, Levililer için ayrı birer Tomar olacaktı. Hoşea, Yoel, Amos, Ovadya, Yunus gibi kısa kitaplar tek bir tomara yazılabilirlerdi ve tüm bu kitaplar için tek bir tomar yeterli olurdu. Ama Yeşaya gibi kitaplar ise gerçekten çok büyükler ve bunun için iki ayrı tomara ihtiyacınız olacak. Yine de tüm bu tomarlara sahipsiniz. Daha sonra birisi 100'lü yıllarda gelip dedi ki;


"Neden bu tomarları kesip bir yapıştırıcı ile kenarlarını bir araya getirmiyoruz ki? Böylelikle bu güzel küçük kitabı oluştururuz. Sayfaları çevirip okuması ve taşıması çok kolay olurdu."


Böylelikle Codex veya bizim bildiğimiz adıyla "Kitap" düzenlendi. Yani kitap formu icat edildiğinde o tomarlar zaten kabul ediliyorlardı. Biz sadece bunu kitap formuna getirdik. Peki neden sadece belirli tomarlar kabul edilmişti? Biliyorsunuz bunun üzerine birçok kitap var ve burada sadece kısa bir öğreti veriyorum ama. Neden belirli tomarlar kabul edilirken diğerleri edilmedi? Öncelikle burada ilk anlamamız gereken şey kanon'un yani kitaplar listesinin topluluk tarafından icat edilmediğidir. Kitaplar, Hristiyan topluluğu tarafından tanınmıştı! Daha öncesinde de Yahudi topluluğu tarafından tanındı. Daha sonra evrensel tanınma sayesinde bu belirli tomarlar bugün elimizde bulunan Kutsal Kitap halini aldı. Bu konuda büyük kitapları okuyabilirsiniz ama kanon için bazı kriterler kitaptı. Yaratılış gibi, Mısır'dan Çıkış gibi, Romalılar gibi veya Korintliler gibi kitaplar...


Teslim alındılar, toplandılar, okundular, kullanıldılar ve teslim edilenler tarafından nesilden nesile geçirildiler. Mesela Musa'nın beş kitabına bakalım. Musa dağdan on emir ile birlikte geldiğinde ve daha sonra beş kitabı yazdığında toplulukta, Musa'nın Tanrı ile konuştuğuna dair hiçbir şüphe yoktu. Musa, bunlar Tanrı'nın sözleridir deyip bunu topluluğa verdiğinde kitabı kabul ettiler. Size garanti ederim ki o toplulukta da kitap yazanlar vardı ve bu kitaplar kabul edilmedi. Eğer yanınızda Kutsal Kitabınız varsa Vaiz' bakalım. Vaiz, bizim bilgimize göre mö 900-940 aralıklarında, Mesih'ten neredeyse bin yıl önce yazıldı.


Vaiz 12:12 şöyle diyor:


"...Çok kitap yazmanın sonu yoktur..."


Yani Mesih'ten bin yıl önce bile etrafta çok fazla kitap vardı. Bizler binlerce kitabın var olduğunu Ephesus'daki büyük kütüphaneden ve Büyük İskenderiye kütüphanesinden biliyoruz. Peki hepsi nasıl oldu da kanona girmedi? Çünkü o zamandaki insanlar, demek istediğim... Düşünsenize mental olarak çok stabil olmayan birini tanıyorsunuz ve size gelip...


"Dün gece evdeydim ve Tanrı bana konuştum. Ben de yazdım. Al bak burada." 


dese bunun Tanrı'nın sözü olduğuna inanır mıydınız? Onu okur muydunuz? Ona itaat edip çocuklarınıza bırakır mıydınız? Biliyorsunuz bu tarz şeylerin üzerinden binlerce sene geçti ve kanon için yapılacak en iyi test. O zamanlarda yaşamış, Tanrı'ya inanmak ve onu sevmek isteyen Hristiyan topluluğunun bu kitapları Tanrı ile birlikte yürüdüğünü ve bunları gerçekten de "İsa Mesih'deki Tanrı'dan duyduğunu" düşündükleri kişilerden almış olmalarıdır. Bunun zıttı olsaydı diğer insanlar gelip "İşte Elçilerin İşleri 2, bak Petrus incil'i, bak burada da Tomas İncil'i var" derlerdi. Ama Hristiyanlar bunlara bakıp "Hayır. Seni tanımıyorum veya seni tanıyorsam bile nerede yürüdüğünü biliyorum ve bu Tanrı'dan gelmiyor" derlerdi. Bu kanon'un ilk testidir. Diğer test ise peygamberlikle ilgilidir. Kitapta sadece Tanrı'nın bildirebileceği bir bilginin olup olmamasıdır. Bu çok önemli bir konudur. Mesela Yeşaya, kendisinden çok çok sonra doğan Kiros hakkında yazdı. (Pers Kralı). Tomar'ın doğruluğu için Peygamberlik kanıtına bakılıyor. Veya tüm metinlerden gördüğümüz büyük resme bakıyoruz. Gerçekten de Kutsal Kitap bütününe uyuyor mu? Sözde kanon olması gereken kitaplar uymuyorlar ama Kutsal Metindeki kitaplar uyuyor. Bu arada Eski Ahit'teki Ester hariç her kitaba Yeni Ahit'te ya referans ediliyor ya da alıntılanıyor. Peki ya Vaiz hakkında yazan birçok kitap? Onlar alıntılanmıyor ve bu hayat değiştirici midir? İnsanlar Havari Pavlus'tan Romalılar kitabını aldığında bu hayat değiştirici miydi? Orada buna tanıklık etmişlerdi ve "Wow bu gerçekten de Tanrı'nın sözü" dediler. Kitapların düzeni Hristiyan topluluğu tarafından kabul edildi ve kanon'u oluşturdu.


2.Timoteos 4.bölüm 13. ayete gidelim. Burada çok ilginç bir durum var. Pavlus burada ölmek üzereydi ve hapisteydi ama şunu yazdı. 2.Timoteos 4:6-8:


(6)Çünkü kanım adak şarabı gibi dökülmek üzere. Benim için ayrılma zamanı geldi.

(7)Yüce mücadeleyi sürdürdüm, yarışı bitirdim, imanı korudum.

(8)Bundan böyle doğruluk tacı benim için hazır duruyor.


Yani Pavlus yaşamının sonundaydı ve bunu biliyordu ama bakın yine de 13. ayette ne yazmış:


(13)Troas'ta Karp'ın yanında bıraktığım abayı, tomarları, özellikle yazı derilerini gelirken beraberinde getir.

Burada Havari Pavlus var ve hayatının son anlarında. Ve bakın neyi istiyor? Tomarları ve yazı derilerini istiyor. Neden peki okumak için mi? Hayır tabii ki de. Böylece onları düzenleyebilecekti çünkü o, Havari ve Hristiyan topluluğunda tanınan bir liderdi. Tomarları ve yazı derilerini alıp insanların, bunların hepsini Tanrı'nın sözü olarak tanıdığından emin olacaktı. Bunlar toplanmalı, düzenlenmeli, okunmalı ve itaat edilmelidir. Ve o bunu tıpkı önceden Musa'nın yaptığı gibi yaptı. Musa'dan Yeşu'ya ve çok sonradan Samuel'e, Davut'a ve neticede Hezekiah'ya geçmesi gibi. Hristiyan topluluğu Tanrı'nın sözünü anlıyor ve bunu bir sonraki nesil için muhafaza ediyor. Kesinlikle. Mesih zamanında bile metinler çok iyi biliniyor ve tanınıyordu. İsa Mesih zamanın din adamlarıyle yüzleşiyordu ve Yuhanna 5:39'da diyor ki:


"Kutsal Yazılar'ı araştırıyorsunuz."


ve bu size her şeyi söylüyor. Mesih zamanında bile KUTSAL YAZILAR olarak bilinen literatür vardı! Ve bu varlığını sürdürmektedir. Yani kanon insanlar tarafından bir araya getirilerek icat edilmedi. Kanon basitçe, nesiller boyu Tanrı'nın sözü olarak tanınan kitaplardır.


Peki ya Apokrif kitaplar ve Kutsal Kitabın sözde kayıp kitapları?

Kutsal Kitabın Kayıp Kitapları Apokrifler