Tevrat'taki Nuh Tufanı neden küresel olarak yorumlanmak zorunda değil?



Kutsal Kitapta kaydedilen tüm mucizeler arasında açık ara en büyüğü Tufandır. Aynı zamanda en büyük inançsızlığa neden olan da Tufandır. Bu özel duruma gelen itirazlar mantıksız değiller ve bence dikkatli bir değerlendirmeyi hak ediyorlar. Eğer Kutsal Kitabın Tufanı meydana geldiyse bu, bazı izler bırakmalıydı öyle değil mi? Peki bu izler neredeler?

Eskiden bu soruya verilen cevap “Her yerde” idi. Yüzyıllar boyunca tüm dünyanın çeşitli yüzeylerinin, Tufan’ın bıraktığı gibi olduğu düşünülüyordu. Fakat yaklaşık iki yüzyıl önce insanlar jeoloji okumaya başladıklarında sorunlar ortaya çıkmaya başladı. Yerkabuğunun yapısının milyonlarca yılda oluştuğunu gösteren çok sayıda kanıt bulundu. Dünya çapında bir Tufan fikrine kanıt istenmesiyle birlikte bu görüş, neredeyse tüm jeologlar tarafından kademeli olarak terk edildi.

Zaman zaman Kutsal Kitaba inanan bazı kişiler, modern jeolojinin temellerinin oldukça yanlış olduğunu ve daha önceki “Küresel Tufan iddiası” nın gerçeklere daha iyi uyduğunu kanıtlamaya çalıştı. Price bunu 1923 yılında denedi; John C. Whitcomb ve Henry M. Morrisise 1962’de denedi.

Buna ikna olmak isteyen birçok Kutsal Kitap inanırı bile bu argümanları ikna edici bulmuyordu. Bu nedenle, neredeyse tüm jeologların, Küresel Tufan iddiasını reddetmesi şaşırtıcı değildir.

İkinci olarak Kutsal Kitap içerisindeki diğer ifadeleri de dikkate almamız gerekiyor. Böylece hangi ifadeler hangi durumlar için kullanıldığını görebiliriz:

Yaratılış Kitabı 41.bölümde şöyle der:


Bütün ülkelerden insanlar da buğday satın almak için Mısır’a, Yusuf’a geliyordu. Çünkü kıtlık bütün dünyayı sarmıştı ve şiddetliydi.’
-Yaratılış 41:57

Peki gerçekten de Çinde yaşayan insanların o kadar yolu Yusuf’tan buğday satın almak için yürüdüğünü düşünüyor musunuz? Bu pasaj bize gerçekten de tüm dünyanın Yusuf’tan buğday aldığını mı anlatıyor?

Aynı şekilde Ahav’ın İlyas’ı aradığı bölümde şunları okuruz:


“Tanrın yaşayan RAB ‘bin adıyla derim ki, efendimin seni aramak için adam göndermediği ulus ve krallık kalmadı. Ahav ülkelerinde olmadığını söyleyen herkese, seni bulamadıklarına dair ant içirdi.”
-1.Krallar 18:10

Bu pasaja baktığınız zaman Ahav’ın gerçekten de varlıklarını bile bilmediği ülkelerde dahi İlyas’ı arattığını düşünüyor musunuz?

Peki Nebukadnessar gerçekten de bütün dünyada egemenlik sürdü mü? Çünkü Daniel Kitabı 2.bölümde böyle olduğu yazar.

Ezra Kitabında ise şöyle der:


“Pers Kralı Koreş şöyle diyor: ‘Göklerin Tanrısı RAB yeryüzünün bütün krallıklarını bana verdi.”
-Ezra 1:2

Kral Koreş gerçekten de dünyanın tüm Krallıklarına mı sahipti? Eğer böyle olsaydı tarihte ufak da olsa bir iz bırakmaz mıydı?

Yeşaya 14:7’de şöyle der:


'Bütün dünya esenlik ve barış içinde Sevinçle haykırıyor.'

Bu ayet sizce gerçekten de tüm dünyayı mı anlatıyor? Düşünsenize tüm dünya ifadesi?

Biraz da Yeni Ahit’ten örnek verelim. Pavlus’un zamanındayken müjde, gerçekten de göğün altındaki herkese duyurulmuş muydu? Çünkü ayette böyle olduğu yazıyor. (Koleseliler 1:23)


Bu pasajlardaki tüm ifadeler ilk bakışta muazzam derecede abartılı gibi görünüyor. Açıkça görülüyor ki bu ifadeler literal anlamları ile el alınmaları için yazılmadılar. Antik İbranice dilindeki deyimleri incelediğimiz zaman şu sonuca ulaşıyoruz:

İbraniler, “Yeryüzündeki tüm halklar” veya buna benzer bir ifade kullandıklarında genellikle sınırlı bir anlamda bunu kastettiler. Bu deyimlerine yakından baktığımız zaman “Temas kurdukları tüm halkları” veya “Tanrı’nın uğraştığı tüm halkları” ifade ettiklerini görüyoruz. Yaratılış kitabındaki Tufan kaydını okurken de bunu hesaba katmalıyız.


“Sular öyle yükseldi ki, yeryüzündeki bütün yüksek dağlar su altında kaldı.”
-Yaratılış 7:19

 

Peki buna Ben Nevis, Himalayalar ve Rocky Dağları ile birlikte İsrail’in hiç duymadığı diğer tüm dağlar dahil miydi? Örneklerde gösterdiğim sözlerin ışığında cevap kaçınılmaz oluyor: hayır! Tabii ki de dahil değildi.

Yaratılış 8:13’de şöyler der:


“Nuh altı yüz bir yaşındayken, birinci ayın birinde yeryüzündeki sular kurudu. Nuh geminin üstündeki kapağı kaldırınca toprağın kurumuş olduğunu gördü.”

Bu da olmaz çünkü hala devasa okyanuslarımız var.

Yaratılış 7:21’de şöyle der:


“Yeryüzünde yaşayan bütün canlılar yok oldu”
-Yaratılış 7:21

 

Peki buna Avustralya’daki kangurular ve Güney Amerika’daki lamaları da dahil miydi? Herhangi bir İbranice okuyucusuna en mantıklı cevap yine şu olacaktır: hayır.

Tufan hikayesindeki ayrıntılara gelin biraz daha yakından bakalım. Yaratılış Kitabı 8.bölümde 8 ve 9.ayet şöyle der:


“Bunun üzerine Nuh suların yeryüzünden çekilip çekilmediğini anlamak için güvercini gönderdi. Güvercin konacak bir yer bulamadı, çünkü her yer suyla kaplıydı. Gemiye, Nuh’un yanına döndü. Nuh uzanıp güvercini tuttu ve gemiye, yanına aldı.”
-Yaratılış 8:8-9

Bu ayet bize her yerin su ile kaplı olduğunu ve bu yüzden güvercinin konacak bir yer bulamadığını söylüyor. Ama yine aynı bölümde 5.ayete geri dönersek ilginç bir şeyler karşılaşıyoruz:


“Sular onuncu aya kadar sürekli azaldı. Onuncu ayın birinde dağların doruğu göründü.”
-Yaratılış 8:5

 

Yani artık sular artık azalmıştı ve dağların dorukları görülebiliyordu? Bu durumda her yerin suyla kaplı olması ifadesi, gerçekten de tüm dünyanın suyla kaplı olduğunu anlatmıyordu.

Bunların hepsi bizleri tek bir sonuca ulaştırıyor. Yaratılış kitabındaki Tufan’ın dünya çapında olduğunu kanıtlayacak hiçbir şey yoktur! İbranice okuyucularının deyimiyle; Yaratılış kitabı, Tufan’ın, Tanrı’nın uğraştığı dünyanın tamamını kesinlikle etkilediğini belirtir ama bize dünyanın geri kalanını etkileyip etkilemediğini söylemez.